Aynı haşmetle vurur şahı, fakiri,” demiş bir Acem şairi.
Nedendir bilmem, bu sözcükler beni şehzade Cem Sultan’la
buluşturur. Osmanlı tarihine hüzün dolu sayfalardan birini açan genç şehzade.
Fatih’in, İstanbul’un fethinden sonra dünyaya gelen üçüncü oğlu. Annesi prenses
Sofia, Çiçek Hatun, gözdesi Fatih Sultan Mehmet’in. Ruhu ve yüreği ateşler
saçan Cemşid Sultan. Adını efsanevi Pers kahramanlarından alan, gençliği ölümle
kaynaşan genç. Tahtın kendisinin olduğunu iddia ederek, Bursa’da padişahlığını
ilan etmiş. Adına hutbe okutup, akçe bastırmış. Ne yazık ki keder, sevinci kısa
sürede örter.
Ağabeyi II.Bayezit ile sürdürdüğü savaşta yenilgi, Cem
Sultan’ı seçmiştir. Kaybetmenin acısı ona gurbet yolunu açmıştır, Adana’dan
Kahire’ye, oradan da elini verdiği Rodos şövalyelerinin diyarına, adaya
uzanmıştır. Ölümü hakkında rivayetler dolanır; kimilerine göre kahrından ölmüş,
kimilerine göre ağabeyi tarafından zehirlenerek öldürülmüştür. Osman Gazi’nin,
Orhan Gazi’nin fethettiği topraklara, Hüdavendigar şehrine ölümle buluşarak
geldi, Cem Sultan. O da, sonsuz huzur için Muradiye külliyesinde ağabeyi
Mustafa’nın yanında yatmaktadır.
Kaynak:
Ölümünün 40.Yılında Tanpınar Anısına, BURSA DENEMELERİ
Bursa Osmangazi Belediyesi, 1.Basım Ocak 2002 sayfa:41
Kaynak:
Ölümünün 40.Yılında Tanpınar Anısına, BURSA DENEMELERİ
Bursa Osmangazi Belediyesi, 1.Basım Ocak 2002 sayfa:41
0 yorum:
Yorum Gönder